|
Erciyes Güncesi, Kuzey Kar Buz KulvarıM. Şamil Demirel - 18-21 Mayıs 201118.05.20112300’da Ankara’dan yola çıktık. Neden mi 11? Bu sorunun bi cevabı yok. Gece 0330’da Kayseri’ye varınca, bu sorunun bi cevabı olmaması gerektiğine karar verdik. Sonra yapılacak en iyi şeyi yapıp şehir meydanında bizi rahatsız eden sokak lambaları ışığında 3 saat uyuduk. Uyandık. Kahvaltı yapmayı ümit ettiğimiz sucukçunun önüne gidip 2 saat daha uyuduk. Sonra nihayet kahvaltı.
|
Macera devam ediyor...
3 sayfalık yemek muhabbetinden sonra sabah 0300’da uykumuzu almış ancak zirve konusunda çok da ümitli olmayarak uyandık.
Hızlı bi kahvaltının ardından zirve çantalarımızı hazırladık ve yola çıktık. Kamp yerinden zirveye baktığımızda gördüğümüz bulutlar ümitlerimizin suyunu çıkarsa da ağır ağır acele etmeye başladık.
Yaklaşık 2 saat çok hafif başlayıp 40 dereceyi bulan eğimde yükselerek rotanın altına geldik. Kar yumuşaktı ve zaman zaman 30-40 cm batıyordu. Meşhur üçgen kayanın sağ tarafındaki kulvardan akmış çığın kalıntıları bizi sol kulvara yönlendirdi ve yükselirken üçgen kayaların altından sol kulvardan mümkün olduğunca uzaktan geçmemiz konusunda bizi uyardı.
Üçgen kayaların üzerindeki ince sırta çıkarken neredeyse 70 derece bir eğimde iz açarak tırmandık. Kısa bi molanın ardından sırta doğru görece daha az bi eğimde yükselmeye başladık. Zaman zaman esen sert rüzgar ve rüzgarın süpürdüğü buz taneleri bize zor anlar yaşatsada 0730’da üçgen kayaların üzerine ulaşdık. Saat 0800’den itibaren eğim azalmış olsa da 3400 mt’nin üzerinde olduğumuzu, düşen tempomuzdan ve GPS’imizden öğrendik. Sırta hiç ulaşamayacak gibiydik. Sanki biz tırmandıkça sırt daha da yükseliyor gibiydi. Sık sık yer değişerek iz açmaya devam ettik. Hava gerçekten düzelmiş ve sırtımıza güneş vurmaya başlamıştı. Ama rüzgar “ ben burdayım.. Aman diim!!” demekten vazgeçmiyordu..
0900: Nihayet sırta ulaştık. Hafif sola yükselerek önümüzde uzanan meçhul rotayı bulmaya çalıştık. Başta durum ümütsizdi. Kulvarlar hiç de bize tarif edilene benzemiyordu. Solumuzda birtane, tam karşımızda birtane, sol çaprazımızda bir tane daha. Yazı tura atarak ilk olarak tam karşımızdaki yani zirveden batıya inen çığ kulvarının tam karşısındaki rotayı denemeye karar verdik Hafif sert karda, bol boşluklu, bol yusuflu ve gergin bi yan geçişin tam ortasında GPS’imizinde yardımıyla soldaki kulvarın doğru rota olduğunu anladık (ya da ümit ettik) bulutların içinde kalınca neredeyse görünmez olan rota boyunca 60-70 derece eğimde yükselirken arkamızdaki boşluk bizi hiç de tedirgin etmedi Yine bir türlü ulaşılamayan sırt hattı arada bir görünüp kayboluyordu. Rota bulutların ardına gizlendiğinde umut ve heyacanımız yerini karamsarlığa ve ümitsizliğe bırakıyordu. Etrafımızda yükselen üzeri buz saçaklarıyla dolu kaya duvarları bize “ buraya ait değilsiniz” deyip duruyordu. 3800mt’de olmak bazen korkutucu olabiliyor. İz aç, boşluğu umursama nefeslen, rotaya bak (görebilirsen) tekrar iz aç. İşte hayat orada bu kadar basitti. Şunu da hatırlatmalıyım ki; önümüzde bizden kaçan sırta ulaşmadan doğru rotada olup olmadığımızı anlamamız mümkün değildi. Hadi hayırlısı demekten başke çaremiz yoktu.
Bu düşüncelerle yükselirken ortam iyice ürkütücü bir hal aldı. Genel tonlarıyla hava da dahil kahverengi olan, dünya dışı bir mekanda, etrafımızı saran buz sarkıt ve dikitlerini izlerken gözlerimiz ister istemez “Cehenneme Hoş Geldiniz” tabelasını aramaya başladı. (Neyseki bulamadı) Ben tabelaya bakınırken sağ tarafımda ilginç bir yapı dikkatimi çekti. Bir mağara girişi. Ama bilindik huzur ve barınak vaat eden mağralardan çok Koca siyah bir ejderhanın ininin girişi olabilecek bir mağara. Önünde birikmiş aktım, akacam diyen kar bloğu ve girişe üstten aşağıdan, sağdan, soldan uzanan ve ölüm vaadeden buz sarkıtlarıyla görülmeye ve oradan koşarak uzaklaşmaya değer bir oluşumdu. Bu mağaranın belki tek güzel yanı bize doğru rotada olduğumuzu söylemesiydi.
Evet.. Zirveye varmak üzereydik. Ama zirveye ulaşmak için geçmemiz gereken kılçık bizimle aynı fikirde değildi. Kar gibi güzel ve masum bir oluşum ancak bu kadar tehditkar ve asi olabilirdi. Son bir gayret ve metanetle hattı geçip zirveye ulaştık. Hissettiklerimiz ne heyecan, ne zafer sarhoşluğu ne de başka güzel bi duyguydu. Erciyes tüm ihtişamı ve gerginliğiyle kulaklarımızdan beynimize ordan da tüm varlığımıza “ Buraya ait değilsiniz” diye sesleniyordu. Birer fotoğraf ve videonun ardından (toplam 5dk) 10 35 ‘de zirveden “ ulan şimdi burdan nası inecez?” endişesi içerisinde ayrıldık. Bu arada bizden arkadaşlığını ve ilgisini esirgemeyen Yusuf dostumuza saygılarımızı iletmeyi kendimize bir borç biliyoruz.
Erciyes her nekadar zirvede bizi dostça karşılamamış olsa da inişte yapabileceği en güzel kıyağı yaptı. (sanırım bu aralar biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var) Yumuşak ve neredeyse 20 cm batan karda topuklaya topuklaya daha hadi iniyoruz demeden kendimizi sırtta bulduk. Nası yani!? Bu kadar çabuk mu? Derken hooopp.. üçgen kayalar.. Burda hava gerçekten harikaydı. (Güneşin etkisiyle panda totosuna dönmüş suratlarımızı saymazsak tabi) üçgen kayaların altında yamaca oturup dağın ve manzaranın tadını çıkardık. Zirve sevincimizi ancak yaşayabiliyorduk. Bu dağcılık bazen gerçekten çok tuhaf olabiliyo!? Saat 1330 da kampa ulaştık. Yorgun, ıslak ama mutlu
Güzel bir yemeğin ardından çay ve güzellik uykusu ( tam 4 saat) Şimdi bu uykunun verdiği dinlenmişlikle bunları yazıyorum. Bagajda inleyen ve bizi çaya çağıran ocağımızla başbaşa ve tüm bu güzelliklerle..
Dağı bir gece daha yaşamanın huzuru ve hafif bir sarhoşlukla sabah 0800 da uyandık. Yine fazla acele etmeden kampımızı topladık. Yaklaşan yağış artık bir tehditten çok veda göz yaşları gibiydi. Zirve Dağcılık ekibinden 3 arkadaşında inişe geçeceğini öğrendik. Beraberce daha önce denemediğimiz bir vadiden inişe geçtik. Vadi hakkında söylenecek o kadar çok şey varki. İnanılmaz güzelliklerle dolu keyifli bir inişin ardından tekrar Ramazan Amcadayız. Ve yine o güzel çayı yudumlarken vedalaşmanın ağırlığını yaşıyoruz.
Not.: Bu zirveyi dağcı dostumuz EMRE KURUOĞLU’nun aziz ruhuna ve geride bıraktığı tüm sevdiklerine ithaf etmek bizim için bir onurdur.
18-21 Mayıs 2011 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz Erciyes tırmanışına ait rapordur. Fotoğraf ve Gps kayıtları da bulunmaktadır.
devamı»
Tasarım: Studio Martin |