Çöküş, The Fall
Çeviri: Demir AYDEMİR
The Fall. The author composed a life around climbing. Then tragedy strikes a friend, leaving a changed life and many questions.
Masumiyetin sonu
Yazar: Pete Takeda
Uçurumun dibindeki eğri büğrü kayalara çarptığında, darbenin sesi o kadar yüksekti ki 20 yard (18mt) uzakta ip inişi yapan bir tırmanıcı bile duydu. Arkadaşım saniyeler önce düşmüştü, taklalar atarak ve havada dönerek görüş alanımdan çıktı. Paldır küldür yuvarlanan bir bohça gibi 12 mt. aşağıda yeniden gözüktü. Dik yamacın kenarında kamburu çıkmış vaziyette hızı kesildi, hareketsiz yan yatıyordu, ve sağ kolu uyuklayan bir çocuk gibi yüzünü örtmüştü.
Saniyeler önce, Beth çürük kayanın dik bir bölümünü aşağı tırmanmaya başlamıştı. Muhabbetimizin konusu olan iş, ilişkiler ve tırmanış tutkusu, fikirler ve meseleler artık önemsizdi ve unutulmuştu. Cümlesinin tam orta yerinde, elinin altında tuttuğu kayanın kenarı kırıldı ve onu aşağı -gözden öteye savurdu.
Beth Coats ile birkaç saat önce Eldorado Kanyonundaki otopark yerinde buluşmuştum. Front Range’de taze bahar günlerinden biriydi. Hava uzun bir gün ışığı vaat ediyordu ve sessiz bir telaş sezilmekteydi. Her şeyi hissetmek mümkündü.
Buluşmaya 20 dakika geç vardığımda, Beth kalabalık toprak yoldan yürüyüşe başlamıştı. Gerçekten geride kalırsam diye yanından geçen birkaç tırmanıcıya haber bırakmıştı bile. Klasik Beth’di bu 1.77 boyundaki sağlam bedeninde patlamaya hazır bir enerjiye sahipti. Beth olimpik bir biatloncu ve dünya klasmanında dağ bisikleti yarışçısıydı. Hayatı mevsimsel olarak ayarlanan faaliyetlerle dönüyordu – kayak yapmak, koşu, bisiklet, tırmanış. Geçen senenin baharında 5.12 duvarını aşmıştı. Dün ise yol bisikletiyle 100 milden fazla yapmıştı, ve daha bu sabah birkaç saatliğine ağırlık çalışmıştı.
Yakındaki Bastille kayalığına gittik ve birkaç ip boyu tırmanış yaptık. En sonuncusunun ardından, ipten çıktık ve çürük bir set sistemi boyunca yan geçmeye başladık, burası dik yamaçların üzerinde Bastille’in sağ yanını çevreleyen çarşak açıklığıdır. Beth her zaman olduğu gibi kendine güveniyordu. Büyük bir coşkuyla bizleri sürüklerdi, bir ip boyunda ben lider çıkarken patlayınca liderliği devralmıştı ve bizi de rezil etmişti. (Bu yüzden sakın kızmamam konusunda beni uyarmıştı.)
Geniş travers setini geçmektense bel veren bir duvarı aşağı tırmanmaya başladı. Düşündüm ki, Beth bu yorgun haliyle, bu pek tanınmayan bölgeyi, kayada biraz ileride aşağı tırmanılarak inilen benzer bir bölgeyle karıştırdı. O anki sessizliğim halen daha canımı sıkar.
Ayakta durup aşağı devam etmesini izliyordum. Sonra aşağı düştü. Yere çarptığı an, onunla ilk konuşmaya çalışmam çıkan boğuk bir sesle boğazıma takıldı. Heyecandan konuşamayarak iki defa adını bağırdım, ikinci çağırışım titreyen bir çığlık niteliğindeydi. Hiç tepki yok. Hala yatıyor, sanki birisinin onu uyandırmasını bekliyor gibi.
İpi ve malzemeleri bıraktım ve setten aşağı koştum. Bitişikteki tırmanıcı, genç bir herifti, endişeyle yukarıda duruyordu, geniş ve düz bir kayada dengesini sağlamıştı. “Abi bunu duydum. Ters giden ne?” diye sordu.
İpiyle kısa bir iniş yapmama izin verdi, sonra kızıl kumtaşı duvarın etrafından koşarak Beth’in yattığı yere vardım. Gelmemle birlikte, dönüp bırakıp gitme dürtüsüyle savaşmak zorunda kaldım. Bütün kazayı silivermek istedim. Sonunda diz çöktüm, omzuna dokunarak adını söylüyordum. Hiç tepki yok. Saçları kanla matlaşmıştı. Tek hayat emaresi hırıltılı nefes alışıydı, o da donuk inlemelerle iki de bir kesiliyordu.
Solunum yolunu aç… suni teneffüs… kalp masajı… Solunum yolunu aç… suni teneffüs… kalp masajı… İlk yardım mantramı (duamı) defalarca tekrar ettim. Adrenalin kafamda şarkılar söylerken, soluk soluk parlayan bir uğultu. Temel ilk yardım eğitimi almıştım ama şüphesiz bir arkadaşımın üzerinde ve gerçek bir travmada hiç çalışmamıştım.
Beth güçlükle soluk alıyordu, sesi hışırtılı ve ümitsizdi. Kafa yaralanmasına ek olarak, kırık bir kol ve bilek gözüküyordu. Yalnız başına olan tırmanıcı imdada yetişti, hayati önemi olan omurgayı hizalama işi için Beth’i sırtüstü döndürmeye yardım etti. Sonra hızla yardım çağırmak için tepeden aşağı bekçilerin kulübesine koştu.
Dizimle sol omzunu yukarı doğru destekleyerek Beth’i düz tutuyordum. Solunum yolunu açık tutmak için kafa yatık çene çıkık pozisyona getirdim. Kafa yaralanması yüzünden ellerim kandan yapış yapıştı. Güneşin altı çok sıcak olmuştu. Hava toprak, ter ve kan kokuyordu.
Sonrasında yaşadığım hayatımdaki en uzun dakikalardı. Beth defalarca nefes almayı kesti. Titriyordu ve sanki vücudunun içinde onu tehdit eden bir şeyle savaşıyormuş gibi çenesini kilitlemişti. Ölmekte olduğunu düşündüm. Sık sık ağzını açık tutmak ve solunum yolunu tayin etmek için gözlemliyordum. Deli gibi yeniden ayarlamadan evvel kulağımı ağzına yaklaştırarak bir sonraki nefes alıp verişini duymayı bekliyordum. İçimden Allah’a yaşaması için dua ettim. Onun çok güçlü olduğunu, benim hiçbir zaman olamadığım kadar güçlü olduğunu söylüyordum ve nefes alması için yalvarıyordum. Sorumluluğu üzerimden alması için yardımın gelmesini istiyordum.
İki tırmanıcı yukarıya dolandı, sonra sonbahar yürüyüşüne çıkmış olan izinli bir doktor belirdi ve solunum yolu işini ele aldı. Sağlık görevlilerine bakmak için tepeden aşağı koştum. Kazadan yirmi dakika sonra Beth’in bilinci açıldı. Nerde olduğunu öğrenmek istedi. Ağladı, eve gitmek istiyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı ancak bacakları tepkisizdi. Erkek arkadaşını aranıp durdu.
Arama kurtarma ekibi yarım saat sonra onu götürdü. Sonra ben ağladım, kaybın müthiş ağırlığını hissediyordum ve zihinsel yorgunluğumu bırakıyordum. Tek başıma, “Buna değmezdi. Hiç bir şey buna değmez” diyerek böğürdüm.
Benim o an açığa vurduklarımı tasdik edecek kimse yoktu. Bu kaza yada benzerleri uğraşımızın görkemini sıfırlamaktadır. Dağcılar etik hakkında konuşurlar ve tırmanışın ne anlam ifade ettiği ve tırmanışın ne olduğu. Beth götürülürken sanki birisi tutkumu da almıştı ve anlamı, içi boşaltılmiş bir saçmalık, huysuz bir çocuğun oyunu haline gelmişti.
Bugün Beth'in belden aşağısı felç olmuş durumda. Omurgası birkaç yerden kaymış halde ve omuriliğinin neredeyse tamamı hasar aldı. Kırık parmaklar, kırık bir sağ üst kol, kırık bir el ve dirsek kemiğinin acısını çekiyor. Hala kendi kendine hareket edebilmek Beth’in hayatının odak noktası olmuş durumda. Şu an sıradan hareketleri yapabilmek zor. Tırmanışa geri dönme planları ufukta belli belirsiz, belki El Capitan’a bir gezi. Kayak yapmak ve el bisikleti Beth’in rekabetçi dürtüleri için muhtemel çıkış noktaları. Beth günlük engellere ve bezdirici fizyoterapiye cesurca dayanıyor. Ancak şu an için, zamanının ve enerjisinin çoğu kronik ağrılarla uğraşmakla geçiyor.
Onun etrafındakiler bu dalgalanma etkisini yaşadı. Benim için, mutlak masumiyet bitmiştir. Kazadan beri, ne zaman birilerini ipsiz tırmanırken görsem yada uçurumun kenarında oturuyorsa gerilirim. İzlemek için duramam. Bazen tırmanırken merak ederim böyle bir felakete neden olabileceği zaman bu işteki amaç nedir diye. Bazen en meziyet istemeyen tırmanış anlarında ölüm korkusu ele geçirir beni. İmkansız gözüken olmuş gibidir. Ateş düştü ve büyü bozuldu.
Çev: Demir Aydemir- demiraydemir05+gmail.com
Climbing Aug 1999