foto3.jpg
Biz Kimiz, Hakkımızda Fotoğraf, Fotoğrafçılık Dağcılık Doğa Yürüyüşleri, Trekking, Gezi Doğa, Çocuk ve Doğa, Ağaç Türleri, Böcekler ve Bitkiler Bisiklet, Parkurlar, Yazılar, Anılar Sponsorlar İletişim

Çocuğumla Doğadayız Çocuğumla Doğadayız

E-Posta:


   

Ana Sayfa > Trekking ve Gezi > Anılar



Bursa ve BUFSAD

Fazlı Öztürk - AFSAD - 19-20-21 Haziran 2009

golyazi_vedatbiner.jpg
F:Vedat Biner

 

cumali_kizik_meydan_vbiner.jpg
golyazi_zeynep_biner.jpg
vedat_biner.jpg
vedat_biner2.jpg

Uzun zamandır çeşitli illere yayılmış fotoğraf derneklerinin daha yakın ilişkiler kurarak tanışmaları gerektiğini düşünüyordum. Bu düşüncemi 18 Nisan 2009 tarihinde İzmit’te yapılan Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) genel kurulunda Bursa’dan BUFSAD başkanı Utku Kaynar  ve İzmir’den İFOD’dan gelen Tayfun Kocaman ile paylaşmış ve olumlu cevaplar almıştım. Bursa’dan sevgili Utku’nun ne zaman geliyorsunuz şeklindeki daveti ile 19-20-21 Haziran tarihlerine planlanan gezinin Bursa’da yapılması önerim gezi birimi tarafından kabul gördü.

BUFSAD ile yaptığımız ön çalışmalara göre Cumalıkızık’da buluşacak kahvaltı ve fotoğraf çekimleri yapacak, sonra Bursa’da otele yerleşecek ve Bursa’nın tarihi mekanlarını gezecektik. BUFSAD’da yapılacak olan kokteyl ve tanışma toplantısından sonra Cumartesi akşamı, Arap Şükrü sokağında güzel bir yemekle sonlanacaktı. Pazar  günü ise Gölyazı’ya gidip günü orada geçirdikten sonra dönecektik.

Gezi küçük bir aksilikle başladı, söz verilen yeni otobüs yerine yaşı biraz geçkince bir otobüs göndermişti ilgili firma ve neden olarak da otobüslerinin arıza yaptığını söylüyorlardı. Bursa’lı dostlarla görüşmemizde yolda bir saat kadar oyalanırsak doğru zamanda buluşacağımız bilgisini almıştık daha önce, bu bilgiden hareketle yolda geçireceğimiz bir saat yerine yeni bir otobüs aramanın daha uygun olacağını düşündük gezi sorumlumuz Mebrur Hatunoğlu’nun çalışmaları ve sevgili Elif Gürel’in de katkısı ile zor da olsa saat 24:00 civarında yeni bir otobüs bulduk, yerleştik, yola koyulduk.

Cumartesi sabahı saat 07:30 civarı Cumalıkızık girişinde BUFSAD’dan YK Başkanı Utku Kaynar ve diğer dostlarla buluştuk.  Yöreye özgü doyurucu ve muhteşem bir kahvaltıdan sonra Cumalıkızık’da çekime başladık. Cumalıkızık Osmanlı döneminin özelliklerini taşıyan köy yapısını hala koruyor. Evlerin mimarisi yöreye uygun ve insanı imrendiren bir sadelik ve işlevsellik taşıyor. Köyün içindeki sokaklarda akan küçük bir akarsu gördüğümüzde şaşkınlığımızı gören dostlarımız bu suyun dört mevsim aktığını söylediler. Bir arkadaşımızın suda yürürken  ayağının kayması sonrası düşerken fotoğraf makinesini yukarı doğru kaldırması Bursalı dostlarımızın “düşme teknikleri de mi öğretiyorsunuz” sorusuna neden oldu ve hep birlikte güldük. Ama işin aslı evet, onu da anlatıyorduk.

Cumalıkızık, içinde yaşadığı doğayla bütünleşmiş ve bu bütünlüğe bu güne kadar zarar vermeden kalabilmiş bir köy, fakat son zamanlarda turizmin yaygınlaşması ve çok bilinir bir yer haline gelmesi benzerlerinde olan insan ilişkilerini burada da etkilemiş diye düşünmeden geçemedim.

Cumalıkızık’dan sonra otellerimize yerleştik ve hemen ardından Bursa programına devam ettik. Prorgram boyunca BUFSAD’lı dostlar tarafından temin edilmiş bir rehber eşlik etti bizlere ve gezdiğimiz her yerde o yere dair geniş bilgiler edinme fırsatını bulduk.

Bilindiği üzere Bursa Osmanlı İmparatorluğunun erken dönem başkentidir. Tüm geçiş dönemi özelliklerini bu şehirde görmek mümkün. Şatafattan uzak, yalın, daha çok işlevsel özelliklerin ön planda olduğu ama estetiğin göz ardı edilmediği mimari eserlerdi gezdiğimiz yerler. Gezdiğimiz yerlerden bazıları Eyüpsultan, Yeşil Cami, Ulucami, Kapalıçarşı ve Kozahan olarak sayılabilir. Elbette Bursa’da gezilebilecek tüm yerler gezdiğimiz yerlerle sınırlı değildi ama kısıtlı zaman diliminde biz bu güzergahı gezdik.

Her ne kadar programlanan yerler dışında çok gözlem yapma fırsatım olmasa da diğer birçok Anadolu şehri gibi Bursa’da da muhafazakarlıkla modernliğin at başı gittiğini gördüğümü söyleyebilirim. Hızlı ve plansız büyümenin, göç almanın tüm sorunları doğal olarak Bursa’da da kendisini göstermiş.

Çekim programımız bittiğinde soluklanmak ve bir duş alıp temizlenmek için otellerimize döndük, hemen ardından yürüyerek BUFSAD’a geçtik. Tüm gezilerde söylediğim bir sözü orada da tekrar ettim yanımdaki dostlarıma. Bir şehre gitmek demek sokaklarında yürümek demektir. BUFSAD’ın yeri bizim eski binamızda olduğu gibi bir apartmanın üst katlarındaydı ve merdivenleri çıkarken Fevzi Çakmak’daki eski yerimiz geldi aklıma.

Geziye katılan  dostlarımızla, Bursalı arkadaşlarımız tanışıp   bizler için hazırlanan kokteyllerimizi yudumlarken Bursa’ya, Ankara’ya ve haliyle BUFSAD’a, ve  AFSAD’a dair söyleştik. Karşılıklı olarak deneyimlerimizi, sıkıntılarımızı konuştuk, gelecekte ulusal ve uluslar arası çalışmalarda işbirliğinin çok yararlı olacağı düşüncesinde hem fikir olduk. Bizler AFSAD sempozyum kitaplarını götürmüştük BUFSAD’a, onlar da her bir katılımcımıza ayın fotoğrafları yarışmasının yıllığını hediye ettiler.

Ekim ayında Bursa’da uluslararası katılımla  yapılacak olan fotofest etkinliğine AFSAD’ın da katılımı konusunda konuştuk. Bu etkinliğe gitmek isteyen dostlar için de ayrıca bir çalışma yapmak gerekecek ve sanırım ikinci bir Bursa yolculuğu bekliyor bizi 9-10-11 Ekim tarihlerinde.

Kokteylden sonra Arap Şükrü sokağında bizler için rezerve edilmiş restorana geçtik. Arap Şükrü, İstanbul’un Nevizade’si sayılabilecek bir sokak ve bir hayli de eğlenceli bir mekan, üstelik de BUFSAD’a çok yakın, dernek yeri iyi seçilmiş diye düşünmeden edemedim.

Doğrusu ya Cumartesi gecenin sonunu ben getiremedim. Zaten hasta olarak çıkmamam gereken bir yolculuğa çıkmıştım ve  sanırım gücümün sınırlarını zorlamıştım, rahatsızlığım artınca izin isteyerek otele döndüm. Ben ayrıldıktan sonra da eğlence olanca hızıyla devam etmiş, o kadar ki bazı dostlar yemekten sonra da Bursa’nın farklı mekanlarını gezmeye devam etmişler.

Ertesi sabah oteli terk ediş ve Gölyazı’ya geçiş. Tesadüf ya da şans, bir düğün varmış o gün Gölyazı’da ama adet olduğu üzere ilk günlerde eğlence olmaz, düğün yemeği dağıtılırmış sadece, bu konuya ayrıca değineceğim.

Gölyazı,  daha çok göçmenlerin yaşadığı bir balıkçı köyü görünümde. Her ne kadar sular çekildiğinde bir yarımada izlenimi verse de, sular yükseldiğine anakara ile tek bağlantısının bir köprü olduğu için  kenarında yaşadığı gölün  küçük bir adası haline geliveriyor. Çevrede aynı gölün içinde başka adalar da var ama bu adalar daha da küçük ve üzerinde insanlar yaşamıyor.

Fotoğraf açısından gün doğumu ve gün batımı saatlerinde muhteşem ışığı olduğunu  öğrendiğim, tüm fotoğrafçılara gitmesini önerebileceğim bir yer Gölyazı. Her gün 11:00-11:30 arası balık mezatı oluyor Gölyazı’da. Balıktan dönen balıkçılar mezat için hazırlanmış alana geçip orada balıklarını açık artırmayla satıyorlar.

Gölyazı’da dikkatimi çeken bir diğer şey de babaların çocuklarıyla kurduğu ilişki oldu. Genelde Anadolu’da gözlemlediğim, halk içinde çocuğuna mesafeli baba duruşunun çok dışında bir ilişki izledim babalar ve çocuklar arasında. Öylesine sevgi dolu bir ilişkileri vardı ki düşünmeden edemedim, bunun nedeni göçmenlerin kendi kültürü mü yoksa su kültürü mü, ya da ikisi birden mi? Cevap ne olursa olsun uzun süre gözlemledim çocukları ve babalarını ve aralarındaki sevgi merkezli dokunuşları, konuşmaları… Ayşe adında dünya tatlısı bir kız çocuğu yerdeki balıkları solungaçlarından tutup, kaldırıp onlara isim verdikten sonra  leğenlerine koyuyordu ve babasıyla konuşuyordu bir taraftan.

Öğle yemeğinde balık yiyeceğimiz restorana gittik fakat daha önce de bahsettiğim düğün evi  o kadar yakındı ki birkaç arkadaşımız fotoğraf çekmek için gittiklerinde düğün bugün değilmiş, bugün sadece yemek varmış diyerek düğün yemeği ile geri döndüler. Yemek öylesine güzeldi ki, irmik tatlısı öyle muhteşemdi ki, neredeyse bütün grup sıraya girdi. Hem düğün yemeği hem balık yendi. Denk getirir de bir düğün zamanı orada olursanız sakın bir restoranla sözleşmeyin.

Gölyazı’nın bir diğer farkı da Cumalıkızık kadar çok  turizme bulaşmadığından insan ilişkilerinin daha sıcak, daha içten olmasıydı. Arka sokaklarda balıkçı ağlarını ören ya da onaran teyzelerle çok sıcak içten sohbet etme fırsatınız olabilir.

Gölyazı’ya dair söyleyebileceğim en olumsuz eleştiri ise maalesef gölün yerleşke civarındaki  kirliliği ve giderek daha da çok kirleneceğine dair düşüncem olacak.

Biz dönüş hazırlıklarını yaparken BUFSAD ekibi İstanbul’dan gelecek ikinci bir ekibi ağırlamak için hazırlık yapmaya başlamıştı bile.

Bursa’ya ya da Bursa çevresinde bir yere gidecekseniz onca araştırma yapıp yormayın kendinizi. Tüm araştırmalarınıza başlamadan önce BUFSAD ile bir temas kurun yeter, her türlü desteği alacağınızdan şüpheniz olmasın. Nerenin fotografik olacağını, hangi saatte nerede ışığın iyi olduğuna, oradan başka nerelere geçebileceğinize kadar her türlü yardımı alabileceğiniz sıcak, candan dostlarımız var Bursa’da. Hatta durumu uygun olanların severek size eşlik edeceğinden de emin olunuz.

Bütün gezi boyunca başta Utku Kaynar olmak üzere BUFSAD’dan arkadaşların yoğun ilgisi ve desteğini yanımızda hissetmekten büyük zevk duyduk. Tadı damağımızda kalan sohbetler yaptık. Ev sahipliğinin en güzel örneklerini sergiledi BUFSAD.

Buruk bir gülümseme ile ayrılırken Gölyazı’dan ve BUFSADlı dostlarımızdan bir sonraki buluşmamızın Ankara’da olması konusunda anlaştık.

 

Fazlı Öztürk - [email protected]

 




Tasarım: Studio Martin